YÜZ KARASI

BİR KASABA BİR JACKSON EMERY ETMEZ: YÜZ KARASI

Şimdi ben başımı dağa taşa vursam da fayda etmez, oturup ağlasam da fayda etmez biliyorum. Jackson Emery neden gerçek değil diye gözyaşlarına boğulsam da fayda etmez. Aah aah...

Hikâyemiz Grace adında bahtsız mı bahtsız bir arkadaşımızın kocasının ihanetiyle başlıyor. Grace’in kocası ve aynı zamanda insan müsveddesi olan Finn, çok güzel giden 15 senelik evliliklerinin ardından Grace’i aldatmış ve terk etmiştir. Grace yaşadığı 7 düşükten ve kocasının ihanetinden sonra ailesinin yaşadığı kasabaya dönmeye karar vermiştir. Dönüşünün ardından kasabanın “Yüz Karası” olarak bilinen Jackson Emery ile aralarında bir arkadaşlık oluşmaya başlar. Grace zamanla Jackson’ın kasabanın düşündüğü gibi bir adam olmadığını fark eder ve onunla birlikte kendini keşfetmeye başlar. Zamanla aralarındaki arkadaşlık da aşka dönüşmeye başlar. Fakat ortaya çıkan sırlar ve kasabanın Jackson’a bakış açısı yüzünden bu aşkın yaşanması çok da kolay olmayacaktır.

Kitabın ilk 200 sayfasında Grace’e sinirimden yüzüme yastık bastırarak çığlıklar attım. Yahu seni aldatan adama bir yalvarmadığın kaldı sev beni diye. Bir de şey diyor; çaresizce bana tekrar âşık olmasını umuyordum. Adamın midesi almaz bir kere ya. Annesinin sözünden çıkmaması da ayrı kanser etti beni. Gerçi kitabın asıl konusu buydu; Grace’in kendini keşfetmesi.

Kasabanın neden Jackson’a Yüz Karası dediklerini de tam olarak anlayamadım. Hatta Allah affetsin bir ara acaba siyahi mi diye düşünmedim değil. Ne var yani? Amerika’daki ırkçılık sır değil. Tamam, Jackson’ın babası alkolik ve pek de akıl sağlığı yerinde hareketlerde bulunmuyor. Jackson da diğer insanlara karşı oldukça mesafeli ama bu onu en fazla Yabani diye anmamıza sebep olur, Yüz Karası diye değil. Ayrıca kasabanın kadınları Jackson ile yatmak için sıraya girmesi tamamen Jackson’ın suçu değildi. Tamam, Jackson onları reddedebilirdi burada kesinlikle hatalı ama kadınlar da bunu talep ederek hata yapmadılar mı? Oysa herkes tek suçlu Jackson’mış gibi davranıyordu.

Kitaplarda kadınların aciz gösterilmesine o kadar karşıyım ki bu yüzden Grace’in her aciz hareketinde, saçma sapan isteklere boyun eğmesinde çığlık atmak istemiş olabilirim. Fakat dediğim gibi, bu kitap kendini keşfetmek üzerine yazıldığından bu durumu tolere etmek mümkündü. Sonuçta hayatı boyunca kendi başına kararlar almamış, ilk başta annesinin sonra da kocasının gölgesinde yaşamış bir insandı Grace. Yumurtayı, dondurmayı bile nasıl sevdiğini bilmeyecek kadar bastırılmıştı. Tekrar ediyorum Finn, sen kesinlikle oksijen israfısın.

Bir de şey var, ey Jackson Efendi! Sen neden öğrendiğin gerçeklerden sonra saçma sapan hâllere bürünüyorsun? Çocuk gibi hareket ediyorsun? Hayır yani, Grace’in suçu neydi tam olarak da faturayı ona kesmeye karar verdin? Neyse ki öküz olduğun kadar romantiksin de bu safozlukların hoş görülebilir. Grace’e düşük yaptığı 7 bebeği adına anneler gününde 7 buket alman çıtayı Allahuekber Dağları’na çıkarttı. Senin yüzünden asla evlenemeyeceğim.

Velhasıl bu kitaba 7/10 veriyorum. Grace’in kendini keşfetme serüvenine tanık olmak güzeldi. Hele ki ona destek veren bir adamın aşkını izlemek daha da güzeldi.

-Sarmaşık

“Senden geriye hiçbir şey kalmayana kadar seni tüketecekler ve sonra da nasıl öldüğünü soracaklar.”

“Eğer bir daha âşık olursan lütfen o kişi ben olayım.”

“Birkaç yanlış adım yüzünden dibe vurmadın. Birtakım hatalar yüzünden hayal kırıklığı değilsin. İnsansın. Büyüyorsun, öğreniyorsun, gelişiyorsun ve bu olağanüstü. Sen. Olağanüstüsün.”

“Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bir insan, bir kasabanın ortasında, kendisini tanıyan insanlarla etrafı sarılıyken nasıl böyle inanılmayacak kadar yalnız hissedebilirdi?”

Yorumlar

Popüler Yayınlar