THEO'YU SEÇMEK

 THEO’YU SEÇMEK Mİ? NE MÜNASEBET THEO BENİ SEÇSİN: THEO’YU SEÇMEK

“Duyguları çok çabuk değişebildiği için her önüne gelen kişiye âşık olabilen kişi. Bakın bu cümle “ayran gönüllü” deyiminin tanımıdır. Ne yazık ki bu deyim de tam olarak beni ifade ediyor. Evet, memnun oldum ben Sarmaşık; ayran gönüllü Sarmaşık.

Jade, normal bir günde evinde otururken bilmediği bir nedenden bir grup kertenkelemsi uzaylı tarafından kaçırılır. Jade bir şekilde uzaylıların elinden kaçıp hiç bilmediği bir gezegende insanlara benzeyen ve Clacenian denen bir ırka sığınır. Clecanianlar Jade’i korumaya söz verirler ama bir şartları vardır; evlilik. Clecanian’lar kuralları gereği kendi kültürlerini aktarmak için başka gezegenlerden gelen insanları 3 aylığına kendi ırkları ile evlendirirler. Jade bu fikri saçma bularak kaçmaya çalışsa da başaramaz ve kabul etmek zorunda kalır. Jade’e oradaki diğer kadınlar gibi kendi eşini seçme şansı verilir. Bütün göz kamaştırıcı, “parlak zırhlı şövalyeler” arasından o herkesin korkup uzak durduğu ve vahşi olarak gördüğü Theo’yu seçer.

Bu gezegen anaerkil bir topluma sahip çünkü gezegeni saran bir veba yüzünden kadınların yüzde yetmişi yok olmuş. Bu yüzden kadınlar aşırı değerli görülüyor. Sırf dünyaya hayat getirebildikleri için bile onlara tapılıyor. (Bu gezegene tam olarak nereden gidiliyor? Bir arkadaş soruyor da!) Erkekler eş olabilmek için sınavlara tabii tutuluyor; yemek yapmak, çocuk bakmak, cinsel performans vb. konularda eğitim görülüyor ki kadınlar onları evlenmeye layık bulabilsin. Evet, kadınlar bildiğiniz podyumda yürüyen erkeklerden birini seçip eş olarak isteyebiliyor. Erkeklerin “ben bu kadınla evlenmem” diyebilme lüksü yok, eğer evlenmek istiyorsa hangi kadın onu seçerse seçsin itaat ediyor. Fakat erkekler bazı nedenlerden ötürü seçilmiyorlar ve bu da onların gururunu kırıyor. Tıpkı Theo gibi…

Kitabı okurken fark ettim de sevgiye, ilgiye muhtaç erkekler biz “Dünyalı” kadınların zaafı gibi bir şey olmuş. Sanırım kadınların aşk anlayışının en az yüzde yetmişi şefkat ve merhametten oluşuyor. Jade’in Theo’nun dışlanmış olmasına verdiği tepkiler bana bunu hissettiriyor. Ayrıca Theo’nun dışlanması benim de kanıma dokundu ha. Siz kimsiniz de üzüyorsunuz benim Theo’mu diye dalacaktım ortaya, kendimi zor tuttum.

Kitabın akışını aşırı beğendim. Genç-yetişkin romanlar seviyorsanız çok güzel bir kitap. Özellikle Theo kitaba girdikten sonra akıp gitti zaman. Nasıl olduğunu bilmeden kitabı bitirmişim.   “Gönlün var mı bende SARMAŞIK? Yol mu karmaşık? Her neyse…” Ah ulan ah! Kaç para lan bir Theo? Kaç para söyleyin varımı yoğumu satıp alacağım.

Bu hikâye güzel ve çirkin altyapısında oluşturulmuş sanırım. Herkesin dışladığı çirkin Theo ve herkesin elde etmeye çalıştığı güzel Jade. Jade; tam olarak güzellik standartlarına uymadığını, sıfır beden bir insan olmadığını, dünyada fazla kiloları yüzünden güzel kabul edilmediğini söylemişti. Fakat Clecanian ırkı onu fazla çekici ve güzel buldu. Ben size diyorum kızlar; biz çirkin ya da fazla kilolu değiliz, sadece yanlış gezegende yaşıyoruz.

Bir de şu yandaki orijinal kitap kapağına bakar mısınız? Bakın bakın çekinmeyin. Bir de bizim tasarladığımız kapağa bakın Allah rızası için. Reva mı bu bize hı? Susmayın kızlar konuşun reva mı? Susma, sustukça sıra sana... Ay pardon hatlar karıştı.

Bu aralar uzaylı fantezisi çok yaygınlaşmaya başladı farkında mısınız? Hep o Yusuf Güney’in 999 yaşındaki uzaylı sevgilisi yüzünden bence. Adam herkesin feleğini şaşırttı.

Kitap bana hafif Doctor Who havası vermediği değil. Bir yerlerden Dalek’ler çıkacak diye bekledim bir anlığına.

Teknik olarak her kadın bir uzaylı ister. Theo gibi öpüşmenin ne olduğunu bilmediği, bazı zevkleri tatmadığı ve diğer kadınlara uzaylı kalan bir adam her kadının hayalinde olabilir. Gerçi Theo diğer kadınlara çok da yabancı değildi ama bu konuyu konuşmayalım. Adamın cinsel performansını değerlendirmek için ilişkiye sokmak bana yastık yumruklatsa da Clecanianların dediği gibi kültürünüzü diğer kültürlerden üstün görmeyin.

Ayrıca belirtmek isterim ki ben kitapları kendi türleri içerisinde değerlendiririm. Geçen bir arkadaşım Altıncı Koğuş kitabına 6 verdim, Dördüncü Kanat’a 10 verdim diye beni linçleyecekti. Yahu kardeşim sence bütün kitapları aynı düzlemde mi değerlendiriyorum ben? Altıncı Koğuş klasikler içerisinde, Dördüncü Kanat fantastikler içerisinde değerlendirerek o puanları verdim. Siz çilekle kerevizi aynı kategoride mi değerlendirirsiniz?

Neyse sakinim. Kitaba 7/10 veriyorum. Okuduğum monster romanceler içerisinde en sevdiklerimden olabilir. Serinin devam kitapları da mevcut ama henüz Türkçeye çevrilmedi. Gerçi ben “what dedin gülüm?” seviyesindeki İngilizcemle 2. Kitabı okusam da pek beğenemedim. Bazı şeyler devamı olmadan güzel. 

~Sarmaşık

Yorumlar

Popüler Yayınlar